28 Nisan 2025 Pazartesi

ÜREME SİSTEMİNİN GÖREV YAPI VE İŞLEYİŞİ






ÜREME SİSTEMİNİN GÖREV YAPI VE İŞLEYİŞİ

ERKEK ÜREME SİSTEMİNİN YAPISI

Erkek üreme sisteminin görevleri:
  • Spermatogenez ile sperm oluşumunu sağlamak.
  • Erkek üreme hormonlarını üretmek.
  • Spermleri besleyecek sıvıları üretmek ve depolamak.
  • Spermleri, besleyici sıvılar ile birlikte dişi üreme organına iletmek.

BİLGİ:
Omurgalılarda üreme sistemi ile boşaltım sistemi bağlantılı olduğu için ikisine birlikte ürogenital sistem denir.

Erkek üreme sisteminin kısımları:
a.Testisler (epididimis, vasdeferens)
b.Yardımcı bezler
c.Erkek eşey organı (penis)






a.Testisler
  • Erkek eşey bezleri olan testisler bir çifttir ve testis torbasında (skrotum) bulunur.
  • Testislerin temel görevleri hormon salgılamak ve erkek üreme hücreleri olan spermlerin üretilmesini sağlamaktır.
  • Embriyonun gelişimi sırasında karın boşluğunda bulunan testisler, doğumdan önce veya doğumdan hemen sonra testis torbasına iner.

BİLGİ:
Testislerin skrotuma inmesi sperm yapımı için gereklidir. Çünkü sperm oluşumunda (spermatogenezde) görev yapan enzimler normal vücut sıcaklığında faaliyet göstermezler.

  • Her testis içerisinde kıvrımlı seminifertüpçükleri bulunur. 
  • Seminifertüpçüklerinde, sertoli, leydig ve sperm ana hücreleri vardır. 
  • Sperm ana hücrelerinden spermatogenezle spermler oluşur.
  • Sertoli hücreleri, spermlerin beslenmesini ve korunmasını sağlar. Aynı zamanda inhibin adlı hormonu üretir.
  • Leydig hücreleri, erkek cinsiyet hormonu olan testosteron (androjen) salgılar.
  • Seminifertüpçüklerde oluşan spermlerin dölleme ve hareket yetenekleri yoktur.
  • Bu spermler seminifertüpçüklerdenepididimis kanallarına geçer.
  • Epididimiskanalları spermlerin yaklaşık 20 gün tutulduğu, olgunlaştığı, hareket ve dölleme yeteneği kazandığı yerdir.
  • Olgunlaşan spermler epididimistenvasdeferens denilen sperm kanalına geçer. Burada salgı bezlerinden gelen salgılarla birleşir. Vasdeferens kanalı idrar kesesi üzerinden dolanarak spermleri üretraya taşır. 
  • Spermlerüretradan geçerek penisten dışarı atılır.

b. Yardımcı bezler
  • Spermlerin hareket etmelerini ve beslenmelerini sağlayan seminal sıvıları (semen) üreten bezlerdir.
    Bu bezler; 
    Prostat bezi, 
    Seminal kesecik 
    Cowper bez

Seminal sıvının görevleri:
  • Spermlerin taşınmasını sağlar.
  • Spermlerin geçtiği yolları kayganlaştırır.
  • Spermleri dişi üreme kanalındaki asitlere karşı korur.
  • Spermlere enerji kaynağı olarak şeker sağlar.
  • Prostat bezi idrar kesesinin hemen altında üretrayı saracak şekilde yerleşmiştir.
  • Spermin atılması sırasında prostatı çevreleyen kaslar istemsiz olarak kasılıp spermi üretraya boşaltırken idrarın daüretraya geçişini engeller. Böylece prostat bezi sperm ve idrarın aynı anda çıkışını önlemiş olur.

c. Penis
  • Çiftleşme organıdır. 
  • Sperm, yardımcı bezlerin salgıladığı seminal sıvılar ve idrar penis yardımıyla dışarı atılır.


Spermatogenez:

Mayoz bölünmeyle erkek üreme organı olan testislerin (erbezlerinin) yapısındaki seminifertüpçüklerinde spermlerin oluşmasına spermatogenez denir.
  • Spermler erkek üreme sistemindeki özel yapılarda bulunan 2n kromozomlu sperm ana hücrelerinden oluşur. Bu hücrelerespermatogonyum denir.
  • Erkek birey ergenliğe ulaşmadan önce spermatogonyumlar mitozla çoğalır. Mitozla yeni spermatogonyumların oluşması ergenliğe ulaştıktan sonra da devam eder.
  • Spermatogonyumlar büyüyüp gelişerek mayoza hazırlanır. Bu hücrelere birincil spermatosit denir.
  • 2n kromozomlu spermatositlerdenmayoz I sonunda haploit (n) kromozomlu iki hücre meydana gelir. Bu hücrelereikincil spermatosit denir.
  • İkincil spermatositlerdenmayoz II sonunda spermatit adı verilen haploit (n) kromozomlu hücre oluşur.

BİLGİ:
Spermatogenez sırasında oluşan sağlıklı bütün sperm (sperma) hücreleri eşit miktarda sitoplazma ve genetik materyal içerir ve yaklaşık eşit büyüklüktedir.

  • Seminifertüpçüklerde oluşan spermatitlerindölleme ve hareket yetenekleri yoktur. Seminifertüpçüklerden epididimis kanallarına geçer.
  • Epididimis kanalları spermatitlerin yaklaşık 20 gün tutulduğu, olgunlaştığı, hareket ve dölleme yeteneği kazandığı (sperm haline geldiği) yerdir.

Erkek üreme sisteminde spermatogenez olayı










Sperm;
  • Baş, orta bölüm ve kamçı olmak üzere üç kısımdan oluşur. 
  • Baş bölümünde n sayıda kromozoma sahip çekirdek bulunur.
  • Başın uç kısmında akrozom vardır. Akrozom sindirim enzimleri içeren bir keseciktir. Yumurtayı çevreleyen zona pellusidayı eritmekte görev alır.
  • Spermin orta bölümünde mitokondriler bulunur. Mitokondrilerin ürettiği ATP enerjisi, kamçının yapısını oluşturan mikrotübüller tarafından kullanılarak hareket sağlanır.
  • Kamçı hareketi, spermlerin döllenmeyi gerçekleştirmek üzere yumurtaya doğru hızla hareket etmelerini sağlar.




Spermlerin oluşumundan dış ortama atılıncaya kadar izlediği yol:

Seminifertüpçükleri

Epididimis

Vasdeferens

Üretra

Penis

Dış ortam



ERKEK ÜREME SİSTEMİ KISIMLARI ve HORMONAL KONTROL
Erkek üreme sisteminde etkili hormonlar:
Folikül uyarıcı hormon (FSH), 
Lüteinleştirici hormon (LH)  
Testesteron hormonu

  • FSH ve LH, hipofiz bezinden, 
  • Testesteron ise testislerdeki leydig hücrelerinden salgılanır.

Folikül uyarıcı hormon (FSH):
Testislerde sperm oluşumunu uyarır ve spermatogenezi başlatır.
Lüteinleştirici hormon (LH):
Testislerdeki leydig hücrelerine etki ederek testesteron hormonunun salgılanmasını sağlar.
Testesteron, 
Sperm oluşumunu ve erkeklere özgü kıllanma, ses kalınlaşması gibi ikincil eşey özelliklerin de ortaya çıkmasını sağlar.

Erkek üreme sisteminin hormonal denetimi:






DİŞİ ÜREME SİSTEMİNİN YAPISI

Dişi üremem sisteminin görevleri:
  • Oogenez ile yumurta hücresini oluşturmak.
  • Dişi eşey hormonlarını üretmek.
  • Yumurtayı döllenmenin gerçekleşeceği yere taşımak
  • Embriyonun gelişimi için uygun bir ortam sağlamak.
  • O luşan yavru bireyin doğumunu sağlamak.

Dişi üreme sistemini oluşturan yapılar:
a) Yumurtalıklar (ovaryumlar),
b) Yumurta kanalı (fallopi tüpü),
c) Döl yatağı (uterus, rahim),
d) Döl yatağı ağzı (serviks)
e) Vajina (doğum kanalı)

İnsanda dişi üreme sistemi











a) Yumurtalıklar:
  • Vücudun ön tarafında, karın boşluğunun hemen altında, sağ ve solda yer alan badem şeklinde bir çift organdır.
  • Yumurtalıklar hem oogenez denilen olayla yumurta üretir, hem de östrojen ve progesteron gibi hormonları salgılar.

b) Yumurta kanalı (Fallopi tüpü): 
  • Yumurtalıkla rahim arasında bulunan bir kanaldır.
  • Yumurta kanalının yumurtalığa bakan ucu kirpikli huni şeklindedir.
  • Kirpiksi uzantılar, yumurtalıktan atılan yumurtanın yumurta kanalına alınmasını sağlar.
  • Yumurtanın rahime taşınması, yumurta kanalındaki sillerin tek yönlü dalgalanma hareketi yapması ile sağlanır.

BİLGİ:
Döllenme olayı yumurta kanalında (fallop tüpünde) gerçekleşir.

  • Döllenmiş yumurta ilk mitoz bölünmelerini yumurta kanalında geçirir ve 3 ile 5 gün içerisinde rahime ulaşır.

c) Döl yatağı (rahim, uterus):
  • Embriyonun doğuma kadar büyüyüp geliştiği organdır.
  • Karın bölgesinin alt tarafında, idrar kesesinin arkasında, kalın duvarlı ve kaslı bir yapıdır.
  • Döl yatağının iç kısmı mukus salgılayan ve bol miktarda kan damarı taşıyan endometriyum denilen tabaka ile kaplanmıştır. Adet döngüsünde mitoz bölünmeyle endometriyum kalınlığı artar. Böylece embriyonun gelişimi için uygun bir ortam hazırlanmış olur.
  • Embriyo, gelişiminin ilk 2 ile 4 haftasında doğrudan endometriyumdan beslenir. Daha sonra embriyonun besin ve oksijen ihtiyacını plasenta karşılar.

Döl yatağı ağzı (serviks):
  • Uterus ile vajina arasındaki dar bir kanaldır. Gebelik süresince kapalı olan serviks kanalı doğum sırasında açılır ve doğumun gerçekleşmesini sağlar.
Vajina:
  • Döllenmemiş yumurtanın atılmasını, spermlerin dişi vücuduna bırakılmasını ve doğumun gerçekleşmesini  sağlayan organdır.
  • Dişi üreme sisteminin dışa açılan kısmıdır.

BİLGİ:
Vajinanın üretra (idrar kanalı) ile bağlantısı yoktur. Bundan dolayı dişilerde yumurta hücresi ile idrar farklı kanallarda taşınır.

Yumurtanın oluşumundan dışarıya atılıncaya kadar izlediği yol:



DİŞİ ÜREME SİSTEMİNİN HORMONAL KONTROLÜ:
Menstrual Döngü (Adet Döngüsü)
  • Dişi üreme sisteminde ortalama olarak ayda bir yumurta olgunlaşır ve döllenmeye hazırlanır. 
  • Eğer döllenme gerçekleşir ve hamilelik başlarsa hamilelik boyunca yeni yumurta üretimi durdurulur. 
  • Döllenme gerçekleşmezse döllenmemiş yumurta ve hamilelik için hazırlanmış endometriyum yıkılarak dışarı atılır; bir sonraki yumurtanın üretilmesine geçilir. 
  • Dişide yumurta hücresinin oluşması ve yumurtalık ile döl yatağında meydana gelen değişiklikler döngüsel olup belirli periyotlarda gerçekleşir. 
  • Kişiden kişiye değişiklik göstermekle birlikte yaklaşık 28 gün süren bu evreye menstrual döngü denir.

BİLGİ:
Menstrual döngü ergenlik ile birlikte başlar ve yaklaşık 45-55 yaşlarına kadar devam eder. Yumurtlama (ovulasyon) ve menstrual döngünün bitmesine menapoz denir.

  • Menstrual döngü hipotalamus, hipofiz ve ovaryumdan salgılanan hormonlar ile denetlenir.
Hipotalamusun hormonu: 
Üreme ile ilgili salgılatıcı faktör (RF) çeşidi GnRH’dır.

Hipofiz hormonları:
FSH (Folikül uyarıcı hormon) ve LH (lüteinleştirici hormon) dır.

Ovaryum hormonları: 
Hipofiz denetiminde salgılanan östrojen ve progesterondur.


BİLGİ:
FSH:
  • Ovaryumdafolikül gelişmesin, olgunlaşmasını sağlar, oogenezi başlatır, yumurtanın olgunlaşmasını sağlar, folikülden östrojen salgılanmasını uyarır.
LH:
  • Folikülün yırtılıp ovulasyonun gerçekleşmesini, yırtılan folikülünkorpusluteum haline gelmesini sağlar. 
  • Korpusluteumdan çok miktarda progesteron az miktarda östrojen salgılanmasını uyarır.

ÖSTROJEN:
  • Mitoz bölünmeyi hızlandırarak döl yatağı duvarının kalınlaşmasını, uterus hücrelerine bol kan damarı gelmesini sağlar. 
  • Uterustaki doku sıvısı miktarını arttırır.
PROGESTERON:
  • Embriyonun tutunması için döl yatağının hazırlanmasını, endometriyumun gelişmesini, fallop tüpü hücrelerinde besin depo edilmesini sağlar.
  • Gebelik durumunda döl yatağında kas kasılmasını önleyerek gebeliğin sürmesini sağlar. Azalırsa düşük gerçekleşebilir.

Menstrual döngü, birbirini izleyen 4 evreden oluşmaktadır.

 1. Folikül evresi (10-14 gün):
  • Folikülde yeni bir yumurtanın geliştiği evredir.
  • Hipofizden FSH salgılanır. Bu hormon yumurtalıktaki folikülleri uyarır.
  • Foliküllerden biri gelişir, folikül kılıfı kalınlaşır ve içi sıvı dolar.
  • Foliküldeki yumurta hücresi olgunlaşarak döllenme özelliği kazanır.
  • Bu evrede folikülden östrojen hormonu salgılanır.
  • Kanda östrojen hormonu arttığında hipofizin FSH salgısı azalır.
  • Folikül içinde yumurtanın olgunlaşma süresi ortalama 10-14 gün sürer.

2. Ovulasyon Evresi (14. gün)
  • Folikülün yırtılıp olgunlaşmış ikincil oositin serbest hâle gelmesine ovulasyon (yumurtlama) denir. 
  • Ovulasyon hipofizden salgılanan LH hormonunun etkisiyle gerçekleşir.
  • İkincil oosit yumurtalıklardan fallopi tüpüne geçer. 
  • Döllenme ve hamileliğin başlama ihtimalinin en fazla olduğu evre ovulasyondan sonraki birkaç gündür. 
  • Ovulasyon evresinde yumurta, yumurta kanalına geçer. Burada spermle karşılaşırsa döllenme olur.





3. Korpus luteum evresi (10-14 gün):
  • Ovulasyon evresinde yırtılan folikül, sarı renkli yağ damlacıkları taşıyan ve korpusluteum (sarı cisim) adı verilen yapıya dönüşür. Bu dönüşüm LH'ninfolikülü uyarmasıyla gerçekleşir.
  • Korpusluteum, hormon salgılayan bez özelliği taşır ve çok miktarda progesteron, daha az miktarda da östrojen hormonu salgılar.
  • Progesteron hormonu döl yatağını embriyonun yerleşme olasılığına karşı hazırlar.
  • Progesteronun etkisiyle döl yatağının iç duvarı kalınlaşarak süngerimsi bir yapı hâlini alır.
  • Kılcal damarlar genişler. Kan ve mukus salgısı artar.
  • İnsan koryonikgonadotropin hormonunun etkisiyle korpusluteum bozulmadığı için gebeliğin 5. ayına kadar progesteron hormonu salgılamaya devam eder.
  • Gebeliğin ileri dönemlerinde progesteron hormonu plasentadan salgılanır.
  • Gebeliğin ileriki dönemlerinde plasenta oluşur ve korpusluteum bozulur.

BİLGİ:
Hamileliğin başlaması ile birlikte embriyoyu örten hücreler tarafından HCG (insan koriyonikgonadotropin) hormunu  salgılanmaya başlar. 
HCG hormunukorpusluteumun bozulmasını engeller, östrojen ve progesteron salgılarının yüksek kalmasını, dolayısıyla hamileliğin devamlılığını sağlar. 
HCG hormonunun kanda varlığı hamileliğin belirtisi olduğundan hamilelik testlerinde HCG varlığına bakılır.

4. Menstruasyon Evresi (3-5 gün):

  • Yumurta döllenmezsekorpusluteumun yapısı bozulur ve progesteron salgısı azalır.
  • Döl yatağı iç duvarı parçalanır. 
  • Oluşan doku parçaları döllenmemiş yumurtayla beraber kanamalar hâlinde vajinadan dışarı atılır.

BİLGİ:
Kanamanın ilk günü yeni bir menstrual döngünün birinci günüdür.

MENSTRUAL DÖNGÜDE HORMON DEĞİŞİMİ:
  • Menstrual döngü birçok hormonun işlev gördüğü pozitif (+) ve negatif (-) geri bildirim kontrolü altında  gerçekleşir.


















OOGENEZ
  • Yumurtalıkta bulunan yumurta ana hücrelerinden (2n) mayoz bölünmeyle yumurta hücrelerinin üretilmesine oogenez denir.
  • Dişi bireylerde yumurta hücresinin gelişimi anne rahminde başlar ve belirli bir yaşa gelinceye kadar sürer
  • Erkeklerde sperm sayısı sınırsız olmasına karşın yeni doğmuş bir kız çocuğunun yumurtalıklarında birincil oosit durumundaki hücre sayısı yaklaşık 300.000 kadardır. 
  • Bu yumurtalar ergenlik dönemine kadar birincil oosit olarak bekler. Ergenlik döneminden itibaren hormonların etkisiyle gelişimini tamamlar.
  • Yumurtanın korunması ve beslenmesi yumurtalık sayesinde olur.
  • Yumurtalıkta çok sayıda kesecik (folikül) bulunur.
  • Her kesecikte ise bir tane birincil oosit vardır.
  • Her ay genellikle bir tane birincil oosit olgunlaşarak döllenmenin gerçekleşebilmesi için yumurtalığın dışına bırakılır.

İnsanların dişilerinde meydana gelen



Oogenez evreleri

Oogenez, iki evrede gerçekleşir.

1. Doğum öncesi olgunlaşma evresi

2. Doğum sonrası olgunlaşma evresi


1.Doğum öncesi olgunlaşma evresi

a. Yumurtalık ana hücresi mitozla çoğalarak oogoniumları meydana getirir.

b.Oogonyumların bir kısmı mitozla bölünürken bir kısmı da büyüyerek birincil oositleri oluşturur. Birincil oositler doğuma yakın mayoz I profaz evresinde durmuştur.


2.Doğum sonrası olgunlaşma evresi

a. Doğumdan sonra tüm birincil oosit, I. Mayozun profaz evresinde dinlenme evresine girerler. Bu evrede ergenliğe kadar kalırlar.

b. Ergenlik ile birlikte follikül olgun hale gelince mayoz I tamamlanır. Büyüklükleri farklı ancak n kromozomlu iki yavru hücre oluşur.

c. Bunlardan biri sitoplazmanın büyük bölümünü alan ikincil oosit, diğeri ise az sitoplazma kapsamlı birinci kutup cisimciğidir.

d. İkncil oosit, mayoz II metafaz evresinde beklerken ovulasyon gerçekleşir, folikülden dışarı atırlır. Fallop tüpüne alınır.

e. İkincil oosit, fallop tüpünde bir spermle döllenirse II. Mayoz bölünme tamamlanır. Döllenmiş yumurta oluşur. Spermle karşılaşmaz ise ikincil oosit dejenere olur.

BİLGİ:

Oogenezde eşit olmayan sitoplazma bölünmesi önemlidir. Çünkü Büyük miktardaki sitoplazma ve depolanmış besin yumurtanın yapısına katılır. Böylece döllenmiş yumurtadan gelişecek olan embriyoya besin sağlanmış olur.


DİŞİ ÜREME HÜCRESİ

  • Yaklaşık 150 mikron büyüklüğündedir. Bu büyüklük insan vücut hücrelerinin (örneğin lenfosit) 100 katı kadardır.
  • Spermin küçük ve hareketli olmasına karşın yumurta büyük ve hareketsizdir.
  • Yumurta hücresinin hacmi sperm hücresinin 250.000 katı kadardır.
  • Yumurta örtüleri birçok türde oositin gelişimi ya da döllenmesi sırasında oluşur.

İnsanda yumurtanın kısımları


  • Örtülerin yapısı ve sayısı türe göre farklılık gösterebilir.
  • Memelilerde yumurta zarı protein, glikoprotein ya da polisakkaritlerden oluşan ve zona pellusida adı verilen jel benzeri örtüyle çevrilidir. 
  • Zona pellusida türe özgü yapıya sahiptir ve yumurtayla aynı türe ait spermerindöllenmesini sağlar.
  •  Memelilerde yumurta, gelişim aşamasında folikül hücreleri ile çevrilidir. 
  • Yumurtalık dokusundan gelişen bu hücreler yumurtayı besler ayrıca zona pellusidanın oluşumuna katılır.
  • Yumurta bırakıldıktan sonra da farklılaşarak koruyucu bir örtü şeklinde yumurtayı çevreler.


BİLGİ:

Zona pellusida türe özgüdür. 

Yumurtanın türe özgü spermler ile döllenmesini sağlar.

Zona pellusida tarafından üretilen fertilizin maddesi glikoprotein yapıdadır ve yumurtanın spermleri kendine doğru çekmesini sağlar. 

Spermin yumurta zarına ulaşması ile birlikte zona pellusida sertleşir ve diğer spermlerin yumurtaya girmesini önler.




Sperm ile yumurta hücresinin karşılaştırılması

Sperm

Yumurta

Küçüktür

Büyüktür

Az sitoplazmalıdır.

Çok sitoplazmalıdır.

Besin deposu yoktur

Besin depolar.

Aktif hareket eder.

Hareketsizdir.

Sentrozom bulunur.

Sentrozom bulunmaz.

Golgi bulunmaz.

ER bulunmaz.







İNSANDA DÖLLENME
  • Döllenme, sperm çekirdeği ile yumurta çekirdeğinin kaynaşmasıdır. 
  • Döllenmenin ardından oluşan döllenmiş yumurtaya zigot adı verilir.
  • Zigot döllenmenin ardından çeşitli evrelerden geçerek yeni bireyi oluşturur. 
  • Bu sırada büyüme ve gelişme olayları görülür.

İnsanda bir spermin yumurta hücresini dölleme aşamaları




































BİLGİ:
1. Döllenme olayı fallop tüpünde (yumurta kanalında) gerçekleşir.
2. Spermin baş kısmı yumurtaya girer kuyruk kısmı dışarıda kalır.
3. İnsanlarda döllenmiş yumurtada bulunan organellerdensentrozomun kaynağı sperm, mitokondrinin ve golginin kaynağı ise yumurtadır.

InvitroFertilizasyon (tüp bebek) Yöntemleri
  • Dişi veya erkek üreme sisteminden kaynaklanan bazı sebeplerden dolayı çocuk sahibi olamama durumuna kısırlık denir.
  • Çocuk sahibi olamayan çiftler için yardımcı üreme teknikleri geliştirilmiştir. Günümüzde en yaygın kullanılan  yardımcı üreme teknikleri tüp bebek ve mikroenjeksiyon yöntemleridir.
İn vitrofertilizasyon (IVF) = tüp bebek
  • IVF işlemi, bir kadının yumurtlama sürecini izlemek, yumurtayı yumurtalıklardan almak ve laboratuvar ortamında  sperm ile dölleyerek döllenmiş yumurtanın (zigot) daha sonra anne adayının rahmine tekrar aktarılması şeklinde bir tedavi yöntemidir.

İn vitrofertilizasyon uygulamasının basamakları:
1. Anne adayından daha fazla yumurta elde etmek için bazı ilaçlar verilir. Anne adayının hormon seviyeleri kontrol edilir.
2. Anne adayının yumurtaları alınır.
3. Baba adayından alınan spermler ve yumurtalar birleşmek için hazırlanır.
4. Döllenme için spermler ve yumurtalar uygun ortama yerleştirilir.
5. Döllenmeden 1-6 gün sonra zigotun oluşturduğu embriyolar anne adayının rahmine yerleştirilir.  

İn vitrofertilizasyon (IVF) da izlenen yollar


  • Eğer döllenme sperm sayısının azlığı gibi çeşitli bazı nedenlerden dolayı doğal yolla gerçekleşemiyorsa kısırlık meydana gelebilir.
  • Böyle durumlarda erkekten alınan spermler ile kadından alınan yumurtalar, uygun dış ortamda bir araya getirilerek döllenme sağlanabilir.
  • Mikroenjeksiyon uygulaması ile sperm, bir cam pipet yardımıyla yumurtanın içerisine aktarılır.
  • Hafif bir elektrik akımı verilerek çekirdeklerin birleşmesi sağlanır.
  • Dış ortamdaki bu döllenme olayı sonrasında zigot belirli bir büyüklüğe gelişince rahime yerleştirilerek hamilelik sağlanır. Bu yönteme de tüp bebek yöntemi denir.

Mikroenjeksiyon yöntemi ile döllenme



Üreme Sisteminin Sağlıklı Yapısının Korunması İçin Yapılması Gerekenler:
  • Sağlıklı ve dengeli beslenme ile alkol ve sigaradan uzak durmak çok önemlidir.
  • Kadınların düzenli olarak jinekolojik muayeneden geçmesi, özellikle geç belirti veren hastalıkların erken tanı ve tedavisi açısından son derece önemlidir.
  • İdrar yapma ihtiyacı olduğunda ertelenmemelidir.
  • Kürtajdan kaçınılmalı, kürtajın sonraki gebelikleri ve anne sağlığını olumsuz etkileyebileceği unutulmamalıdır.
  • Birinci derece akrabasında prostat kanseri olan erkeklerin 40, diğer erkeklerin 50 yaşından itibaren yılda bir kez üroloji uzmanına giderek kontrolden geçmesi erken teşhis için önemlidir.
  • Mantar ve bakteriler, nemli ve sıcak ortamlarda daha kolay ürediklerinden genital bölgenin kuru kalmasına özen gösterilmelidir. Bunun için iç çamaşırlar günlük değiştirilmeli, pamuklu iç çamaşırlar tercih edilmeli ve dar çamaşırlar kullanmaktan kaçınılmalıdır.
  • Menstruasyon döneminde hijyenikpedler/tamponlar kullanılmalı ve bunlar gün içerisinde sık sık değiştirilmelidir.
  • Genital bölgenin düzenli temizliğine ve kişisel hijyene dikkat edilmeli, ortak kullanılan tuvaletlerde hijyen kurallarına uygun hareket edilmelidir.
  • Cinsel yolla bulaşan hastalıklar hakkında bilgi sahibi olunmalı ve gerekli tedbirler alınmalıdır.
  • Sigara içen kadınlarda gebe kalamama, düşük, erken doğum, gelişme geriliği gibi sorunlarla nispeten sık  karşılaşılır ve günlük sigara sayısı arttıkça bu gibi sorunların ortaya çıkma olasılığı artar.        



İNSANDA EMBRİYONİK GELİŞİM SÜRECİ

BÜYÜME
  • Canlıların yapısını oluşturan hücrelerin sayıca ve hacim olarak artmasına denir.
  • Tek hücreli canlılarda büyüme, sitoplazma artışına bağlı olarak gerçekleşen hacim ve kütle artışıyla olur.
  • Çok hücreli canlılarda ise büyüme, hücre bölünmesi ve hücre kütlesinin artışı sonucu olur.
  • Unutmayalım ki bölünme bir hücrelilerde büyümeyi değil, üremeyi sağlar.

GELİŞME

  • Zigottan başlayıp yeni bir bireyin meydana gelmesiyle sonuçlanan olayların hepsine birden gelişme denir.
  • Zigot oluşumundan sonra ana rahmindeki canlıya gelişiminin ilk 8 haftasında embriyo, 8 haftalıktan doğuma kadar geçen sürede ise fetüs denir. Bu sırada birbirini takip eden evreler görülür.
Bu evreler  sırasıyla
  • Segmentasyon
  • Blastula
  • Gastrulasyon, 
  • Farklılaşma
  • Organogenez

Bölünme (segmentasyon):
  • Zigot oluşumundan sonra başlayan çok hızlı mitoz bölünmelere segmentasyon denir.
  • Zigot, fallop tüpünde (döllenme borusunda) iken başlar.

Segmentasyon sırasında;
  • Segmentasyon evresinde hücre sayısı artarken hücrelerin büyüklükleri azalır ve evrenin sonunda duta benzeyen görünümde 16-64 hücreli morula isimli yapı oluşur. 
  • Morulanın oluşmasına kadar geçen süreç henüz yumurta kanalında gerçekleştiğinden embriyo anneden besin alamamaktadır. Bu nedenle morulanın hacmi zigottan büyük değildir.
  • Segmentasyon sonucu oluşan her bir hücreye blastomer adı verilir.
  • Zigotun ilk bölünmesiyle 2 blastomerli yapı oluşur. Oluşan her bir blastomer tekrar ikiye bölünerek ikinin katları (geometrik dizi) şeklinde 4-8-16-32... blastomerden oluşmuş hücre topluluğunu meydana getirir.
  • Birbiriyle aynı büyüklük ve genetik özelliklere sahip blastomerlerin oluşturduğu dut görünümündeki bu hücre topluluğuna morula denir.
  • Morula evresinde embriyo, çok sayıda hücreden oluşmasına rağmen blastomerlerdeki toplam madde miktarı  zigottakinden daha azdır. Çünkü zigot büyümeden bölünür ve yapısında bulunan vitellus (besin maddesi) hücre bölünmeleri sırasında enerji sağlamak için harcanır.
  • Embriyonun kütlesi, döl yatağına tutunduktan sonra artmaya başlar.
  • Moruladaki hücreler kenarlara doğru göç ederek blastula adı verilen içi boş top şeklinde bir yapı oluşturur. Bu yapının içindeki sıvı dolu boşluğa blastula boşluğu (blastosöl) denir. 
  • Birinci karın boşluğu adı da verilen blastula boşluğu geçici bir boşluktur. Daha sonraki gelişme evrelerinde bu boşluk kaybolur.
  • Blastula evresindeki hücrelerin her biri çevreleriyle temas hâlinde oldukları için gaz alış verişini kolayca gerçekleştirir.
  • Embriyo, blastula evresinde döl yatağına tutunmaya hazır hâldedir. Döl yatağına ulaşan yeterince gelişmiş zigot, blastosite dönüşmeye başlar.
  • Blastosit hâlindeki hücre kümelerinden alınan her hücreye embriyonal kök hücre adı verilir. Gerektiğinde bu hücreler hücre kültüründe çoğaltılarak bilimsel araştırmalarda kullanılır.

Embriyo blastula evresinde döl yatağına  bağlanır.



Hücre göçü (gastrulasyon):
  • Blastula oluştuktan bir süre sonra embriyonun alt bölümündeki hücreler, blastula boşluğuna doğru bir girinti oluşturur. 
  • Hücre göçüyle oluşan girinti, üstteki hücre tabakasıyla birleşene kadar devam eder. 
  • Bu evreye gastrulasyon , bu evredeki embriyoya da gastrula adı verilir.
  • Gastrulasyonun başlaması ile blatosöl boşluğu ortadan kalkarak bütün gelişme boyunca kalıcı olan gastrula boşluğu (ilk sindirim boşluğu= ilk bağırsak boşluğu) meydana gelir.
  • Gastrula boşluğunun dışa açılan kısmına da blastopor denir. 
  • Gastrula boşluğu gelişmenin daha sonraki evrelerinde sindirim kanalı hâline gelir.
  • Blastopor, bazı ilkel canlılarda ağıza, gelişmiş canlılarda (mesela insanda) ise anüse dönüşür.
  • Gastrulanın iç kısımda kalan hücre tabakası endoderm, dışta kalan hücre tabakasına ise ektoderm adı verilir.
  • Gastrula evresinin başlangıcında blastula yüzeyinden ayrılan hücrelerin bir kısmı girintinin her iki yanında  mezenşim adı verilen hücreleri oluşturmaya başlar.
  • Mezenşim hücreleri endoderm ve ektoderm arasında çoğalarak mezodermi oluşturur.
  • Farklılaşma olayı gastrulada başlar.

Farklılaşma ve organogenez:

  • Gastrula safhasında meydana gelen üç embriyoniktabakadan (ektoderm, endoderm ve mezoderm) organların gelişmesine organogenez adı verilir.
  • Histogenez (doku oluşumu) ve organogenez (organ oluşumu) gebeliğin ilk üç ayında gerçekleşir.

Farklılaşma ve organogenezi etkileyen faktörler olaylar:
  • Hücre tabakalarının katlanması
  • Hücre tabakalarının yarılarak ayrılması
  • Hücrelerin yoğun olarak kümeleşmesi
  • Programlanmış hücre ölümleri.





Embriyonun Anne Karnındaki Beslenmesi:
  • Anne ile bebek arasındaki her türlü madde alışverişi plasenta (son, eş) adlı organ aracılığıyla gerçekleşir.
  • Plasentanın bir bölümü endometrium'a yerleşmiş diğer ucu ise göbek kordonuna bağlıdır. 
  • Göbek kordonu da fetüs ile plasenta arasında madde alışverişi görevini üstlenmiştir.

Plasentanın görevleri
  • Embriyoyu uterusa bağlar.
  • Anne ile embriyo arasında madde alışverişini sağlar.
  • Fetüs için beslenme, solunum ve boşaltım organı olarak görev yapar.
  • Endokrin bez gibi hormon salgılar. (östrojen ve progesteron)




HAMİLELİĞİN İZLENMESİNİN BEBEĞİN VE ANNENİN SAĞLIĞI AÇISINDAN ÖNEMİ
  • Annenin sağlıklı bir hamilelik geçirmesi ve sağlıklı bir bebek sahibi olması için düzenli olarak bazı kontrollerden  geçmesi gerekmektedir.
  • Öncelikle hamile kalınmadan önce bir kadın doğum uzmanına muayene olunması olası sorunlar ve eksikliklere karşı önlem almaya olanak sağlar.
  • Hamilelik süresince ise Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenen doğum öncesi yönetim rehberine göre en az dört  kez sağlık muayenesine gidilmesi gerekir.
1.Kontrol:
  • Hamile kadının ilk kontrol muayenesinde sağlık personeli tarafından öncelikli olarak kişisel bilgiler alınır, akraba evliliği bulunup bulunmadığı belirlenir. 
  • Geçirmiş olduğu önemli bir hastalığı olup olmadığı, varsa ne gibi tedaviler uygulandığı öğrenilir. 
  • Önceki hamilelikleri ile ilgili bilgi alınır. 
  • Bazı kan ve idrar testleri yapılır. 
  • Demir eksikliği yaşanabileceğinden demir destekleyici ilaçların kullanılmasına başlanabilir. 
  • Anneye tetanos aşısı yapılır. 
  • Bebek, anne karnında ultrason ile gözlenebilir. 
  • Böylece hamilelik haftası ile bebeğin gelişiminin orantılı gidip gitmediği belirlenebilir.
2.Kontrol
  • İkinci kontrol muayenesinde hamilelik öyküsü alınır.
  • Hamileliğin haftasına göre fetüsün gelişimi kontrol edilir. 
  • Anne ile çocuk arasında Rh uyuşmazlığının var olup olmadığı kontrol edilir. 
  • Eğer sağlık personeli tarafından gerek görülürse şeker yükleme testi ve ayrıntılı ultrason kontrolü yapılabilir.
  • Hamile kadına D vitamini desteği verilebilir. 
3. Kontrol
  • Üçüncü kontrol muayenesinde ilk iki muayenede olduğu gibi gebelik haftası ile fetüs gelişiminin orantılı devam edip etmediği kontrol edilir. 
  • Annenin kan ve idrar testleri yapılarak sağlık durumu kontrol edilir.

4. Kontrol
  • Son muayenede fetüsün doğum için uygun konuma gelip gelmediği, hareketleri ve kalp atışı kontrol edilir.
  • Hamile kadına 40. hafta geçmesine rağmen doğumun başlamaması durumunda mutlaka sağlık kuruluşuna gitmesi gerektiği hatırlatılır.

HAMİLELİKTE BEBEĞİN GELİŞİMİNİ OLUMSUZ ETKİLEYEN FAKTÖRLER
1. Hamilelikte sigara kullanımı:
  • Fetüste düşük doğum ağırlığı, erken doğum, erken doğuma bağlı ölümler görülme riski arttırır. Ayrıca nikotinin fetüse giden kan miktarını azalttığı, karbonmonoksidin kandaki oksijen oranını azalttığı belirlenmiştir.
  • Çocukluk döneminde astım gelişme riskini arttırmaktadır. 
  • Çocukta dikkat eksikliği, hiperaktivite, davranış bozuklukları, IQ düşüklüğü, öğrenme güçlükleri gibi durumlarla çok karşılaşılmaktadır.
2. Hamilelikte uyuşturucu kullanımı: 
  • Erken doğuma, hepatit, AIDS, tüberküloz gibi hastalıkların bulaşmasına, ciddi gelişim geriliklerine, beyinde ağır kalıcı hasarlara yol açtığı bilinmektedir. Ayrıca çocukluk döneminde davranış bozukluklarına, zeka geriliğine, öğrenme bozukluklarına neden olabilir.
3. Hamilelikte alkol kullanımı:
  • Hamilelikte alınan alkol kana karışarak plasental yolla bebeğe ulaşır ve tedavisi olmayan doğumsal anormalliklere (fetal alkol sendromu=FAS) neden  olur. Ayrıca çocukluk döneminde öğrenme güçlüğüne, zeka geriliğine, vücut şeklinde bozukluğa, sosyal ve duygusal gelişim bozukluklarına neden olabilmektedir.
 4. Hamilelikte folik asit yetersizliği:
  • Kırmızı kan hücresi, deri hücresi gibi yeni hücre üretimi için gerekli olan folik asit bir B grubu vitamini türüdür.
  • Vücutta depolanmadığından her gün gereken miktarda alınması gerekir. Özellikle hamilelik döneminde fetüsün hücrelerinin gelişmesi ve vücut dokularının üretimi için önemlidir.
  • Mercimek, yeşil yapraklı Sebzeler, narenciye folik asit kaynağı olarak görülebilir.
  • Folik asit eksikliğinde düşük doğum ağırlıklı bebekler, nöral tüp defektleri (NTD) ve annede anemi oluşur.
  • İnsandaki nöral tüp adı verilen yapı, beyin dokusundan başlayıpboylu boyunca omuriliği de içine alacak şekilde aşağı doğru uzanan bir yapıdır. Nöral tüp defektleri en ağır sağlık sorunlarındandır. 
  • Anne karnındaki bebeğin 4. haftasının sonuna kadar kapanması gereken nöral tüpün açık kalması sonucunda; Bebeğin kafatası kemiklerinin bir kısmının olmaması, Bebeğin beyninin gelişmemesi, Bebeğin beyin ve zarlarının dışarı fırlaması, Omurganın üzerindeki zarla birlikte omurganın arka kısmındaki bir yarıktan fıtık şeklinde de dışarı çıkması gibi bozukluklar görülebilir.


5. Hamilelikte X ışınımına maruz kalma:
  • Röntgen ışınları, kullanılan doza ve maruz kalınan süreye bağlı olarak hücre yapısında bozulmalara neden olabilirler. 
  • Hızlı bölünen hücreler röntgen ışınlarına daha hassastır. Bu nedenle gelişmekte olan fetüs röntgen ışınlarından, vücudun diğer kısımlarına göre daha fazla zarar görür. 
  • Yetişkin için zararlı olmayan ışın dozu fetüse zarar verebilir veya gebeliğin sonlanmasına sebep olabilir. 
  • Bu yüzden doğurganlık çağındaki bayanlarda yüksek dozlu röntgen ve pelvik bölgeyi kapsayan röntgen çekimleri yapılacaksa, muhtemel bir gebelik durumunda fetüsün zarar görmemesi için öncelikle gebelik testi istenmelidir.
  • Hamilelik döneminde, çok gerekmediği sürece röntgen incelemesi istenmez. Anne ve bebeğe ait hastalıklarınteşhisinde röntgen ışını kullanılmayan manyetik rezonans, ultrasonografi gibi görüntüleme yöntemleri tercih edilir. Teşhis için röntgen filmi gerekiyorsa film çekimi olabildiğince hamilelik sonrasına ya da gebeliğin ikinci yarısından sonraya yani gebeliğin ilerleyen dönemlerine ertelenir. Burada ölçü, röntgen taraması yapılmadığında annenin göreceği zarardır. Röntgen taraması yapılmadığında annenin göreceği zarar, röntgenin bebeğe vereceği zarardan daha fazlaysa röntgen çekimi yapılır.

HAMİLELİĞİN İZLENMESİNDE KULLANILAN YÖNTEMLER
1.Ultrason değerlendirmesi
  • Ultrason denilen ses dalgalarının yayılmasıyla uygulanan teknikle doğum öncesinde kalıtsal hastalıkların ve anomalilerin belirlenmesinin yanı sıra bebeğin sağlıklı gelişip gelişmediği kontrol edilir
  • Ultrason yönteminin hiçbir zararı yoktur ve rutin kontroller sırasında mutlaka kullanılmalıdır.
  • Ultrason yöntemiyle hem bebekteki anormallikler hem de gelişim düzeyi belirlenebilir. Bu da sağlıklı bebeklerin doğabilmesi için gereken incelemelerin yapılmasını kolaylaştırır.
  • Gelişim anormalliklerini erken tespit etmek, ailelerin engelli çocuk edinmelerini önleyebilir.
2. Amniyosentez Yöntemi
  • Doğum öncesi fetusun içinde yüzdüğü sıvıdan cerrahi müdahale ile bir miktar sıvı alma işlemine verilen addır.
  • Genellikle genetikde, bebekte kromozom analizi, NTD (nöral tüp defekti) araştırması için uygulanır.
  • Amniyosentez, çoğunlukla genetik incelemeler için yapılasa da, bebeğin sıvısının normalden fazla olması gibidurumlarda da anne adayını rahatlatmak için tedavi amaçlı kullanılabilir.

Amniyosentezin önerildiği durumlar:
Downsendromu başta olmak üzere bazı genetik hastalıkların görülme riski anne yaşı ile paralel olarak artış göstermesi nedeniyle, anne adayının yaşı beklenen doğum tarihinde 35 ya da daha fazla olacak ise amniyosentez yapılması önerilir.
Çiftin halen Downsendromu gibi kromozom anormalliği olan bir çocuğu varsa.
Anne X kromozomu ile geçen hemofili gibi bir hastalığın taşıyıcısıysa
Bebeğin akciğerlerinin olgunluk derecesinin değerlendirilmesi gerektiğinde.
Anne ve babada orak hücreli anemi gibi otozomal çekinik bir genle taşınan hastalığı taşıması durumunda.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

POPÜLER YAYINLAR


FİZİK DERSİ